Akbil’le Hayat…Oh ne rahat…
Herşey Japonya’nın İstanbul konsolosu yüzünden oldu…

Gazetede Sn. Akio Wada’nın İstanbul’u halktan biri gibi Akbil (İstanbul toplu taşımacılığında kullanılan elektronik bilet) kullanarak gezmekten büyük zevk aldığını okuyunca ben de sevgili karıma benim için bir Akbil almasını rica ettim.
Ne kadar kullanışlı, ne güzel, ne rahat, ne akıllı birşeymiş. (Ne yazık ki Akbilin depozito ve dolum ücretinin parası bir sponsor tarafından ödenmedi. Umarım bundan sonraki dolumlar için birşeyler yaparlar .Ama ne var, ben ödemedim sevgili eşim ödedi bu sebeple de ben her tarafı bedava dolaşıyorum gibi bir duygu içindeyim)
Otobüste, vapurda, metroda, tramvayda deliler gibi, daha doğrusu dağlarda hoplaya zıplaya dolaşan Heidi gibi oradan oraya atlayıp duruyorum…İki tane bibip sesi bana İstanbul’un bütün kapılarını açıyor. (hele bir de ücretsiz aktarmalarda didoo sesi gelmiyor mu? Bayılıyorum)
Geçenlerde işim gereği Fındıkzadeye gitmem gerekti. Utanç verici ama nerede olduğunu
unutmuşum. Sordum… “Aksaray’dan ileride” dediler… “Nasıl giderim?”, “Tramvayla”, “Hangisi ile?” , “Şu istikamette gidenle”, “Yanlış tramvaya binme ihtimalim?”, “Yok”…
Hiç ayıplamayın…Utanç verici olduğunu daha önce itiraf etmiştim.
Yurtdışında mümkün olduğunca kendimi teslim ettiğim toplu taşımacılığa İstanbul’da yeni ısınıyorum. Demek ki toplu taşımacılığın gelişmesi için trafiğin içinden çıkılmaz, insanı bezdiren bir kördüğüm haline gelmesi, olmazsa olmaz şartlardan biri.
Kazılan yollar, değişen güzergahlar, durup dururken tek yön gelişe çevrilen yollar, değnekçilere bırakılmış otoparkçılık, gelişi güzel araba bırakmaya ses çıkartmayan görevliler..Hepsi Kadir Topbaş’ın “Toplu Taşımacılığı Yaygınlaştırma” planının parçaları..
Ama hakkını vermek gerekir. Tıkır tıkır işlemeyen bir toplu taşımacılık örneğine rastlamadım.
“Yaaa, bütün bunlar iyi hoş da www.iett.gov.tr adresinde bulabileceğimiz bilgileri, BT Dünyasında niye okuyoruz ki?” diyen huysuzlara geldi sıra :
Bu Akbil uygulaması var ya..Rahatlığı yanında gerçek bir ödeme altyapısı…Acaba biraz daha geliştirip bütün ufak ödemelerde kullanılması düşünülemez mi? Acaba IETT, isteyen diğer esnafa da birer Akbil okuyucu makine koyamaz mı?
Otobüs bilet paralarını öder gibi büfelerde sigara (almayın-kullanmayın), gazete (alın-okuyun) ve benzerlerinin bedelleri için de kullanılamaz mı? Böylece nakit para taşıma, para-üstü bulma, cepte şıngırdayan metaller gibi rahatsızlık verici gerçekler tarihe karışamaz mı?
Ödemelerde banka kartları, kredi kartları kadar yaygınlaşmadı, üstelik çok ufak ödemeler (2-3 YTL ve altı) için kullanılması henüz kabul görmüş bir ödeme şekli değil. Ama otobüs, vapur gibi dolmuş, minibüs, fırın, lostra salonu, simitçi, kahveci, gazozcu, otopark, semt pazarları gibi yerlerde bu Akbil’lerle ödeme yapılsa, dönem sonlarında da (günlük mü olur, haftalık mı aylık mı bilemem) İETT şu anda halk otobüslerinin sahipleri ile nasıl hesaplaşıyorsa o esnafla da hesaplaşsa olmaz mı?
Hem İETT kazanır hem de vatandaş rahat eder. (Hatta “60 YTL yükle 65 YTL harca” gibi kampanyalar bile yapılabilir. Hem vatandaş kuruşunun değerini bilir hem de paralarımız o kadar çabuk eskimez)
“İyi de ya Akbil kaybolursa?” diye huysuzlananlara (bu yazıya da amma huysuzlanan çıktı) elektronik güvenlik önlemlerinden bahsetmek mümkün ama onun yerine “en fazla cüzdandan para kaybolursa ne olursa o olur” demek daha hoşuma gider.
Çok mu uçuk bir düşünce?Bu düşünceye “uçuk” diyorsanız, diğer fikirlerimi duymanız lazım.Yıllar önce zihnimde kurduğum Parlak Fikir Üretim Merkezi (ParFÜM) şirketine misafir olmanız gerekir.
Böyle “niye gerçek hayatta karşılaşamıyorum ki, halbuki gerçekleştirmesi gayet de basit? Bak mesela bir de şunu yapan deli para kazanır” dediğiniz fikirleri enustun@btdunyasi.net adresinden paylaşın…Benim fikirlerim sizinkilerle yarışsın, iyi olan kazansın sonra kendimize parababaları (yabancılar “White Angel” diyor daha hoş duruyor) bulalım hem biz yararlanalım hem de vatandaş.
İşte bir Akbil’den, dörtbaşı olmasa da en az 2 tarafı mamur bir “business case” çıkartma ve para kazanılacak hale getirme sanatı. (Artık gerisi özel yazışmalarda)
Bu sayılık da bu kadar olsun.
En güzel günler, en güzel geceler sizlerin olsun.

Gazetede Sn. Akio Wada’nın İstanbul’u halktan biri gibi Akbil (İstanbul toplu taşımacılığında kullanılan elektronik bilet) kullanarak gezmekten büyük zevk aldığını okuyunca ben de sevgili karıma benim için bir Akbil almasını rica ettim.

Otobüste, vapurda, metroda, tramvayda deliler gibi, daha doğrusu dağlarda hoplaya zıplaya dolaşan Heidi gibi oradan oraya atlayıp duruyorum…İki tane bibip sesi bana İstanbul’un bütün kapılarını açıyor. (hele bir de ücretsiz aktarmalarda didoo sesi gelmiyor mu? Bayılıyorum)
Geçenlerde işim gereği Fındıkzadeye gitmem gerekti. Utanç verici ama nerede olduğunu

Hiç ayıplamayın…Utanç verici olduğunu daha önce itiraf etmiştim.
Yurtdışında mümkün olduğunca kendimi teslim ettiğim toplu taşımacılığa İstanbul’da yeni ısınıyorum. Demek ki toplu taşımacılığın gelişmesi için trafiğin içinden çıkılmaz, insanı bezdiren bir kördüğüm haline gelmesi, olmazsa olmaz şartlardan biri.
Kazılan yollar, değişen güzergahlar, durup dururken tek yön gelişe çevrilen yollar, değnekçilere bırakılmış otoparkçılık, gelişi güzel araba bırakmaya ses çıkartmayan görevliler..Hepsi Kadir Topbaş’ın “Toplu Taşımacılığı Yaygınlaştırma” planının parçaları..
Ama hakkını vermek gerekir. Tıkır tıkır işlemeyen bir toplu taşımacılık örneğine rastlamadım.
“Yaaa, bütün bunlar iyi hoş da www.iett.gov.tr adresinde bulabileceğimiz bilgileri, BT Dünyasında niye okuyoruz ki?” diyen huysuzlara geldi sıra :
Bu Akbil uygulaması var ya..Rahatlığı yanında gerçek bir ödeme altyapısı…Acaba biraz daha geliştirip bütün ufak ödemelerde kullanılması düşünülemez mi? Acaba IETT, isteyen diğer esnafa da birer Akbil okuyucu makine koyamaz mı?
Otobüs bilet paralarını öder gibi büfelerde sigara (almayın-kullanmayın), gazete (alın-okuyun) ve benzerlerinin bedelleri için de kullanılamaz mı? Böylece nakit para taşıma, para-üstü bulma, cepte şıngırdayan metaller gibi rahatsızlık verici gerçekler tarihe karışamaz mı?
Ödemelerde banka kartları, kredi kartları kadar yaygınlaşmadı, üstelik çok ufak ödemeler (2-3 YTL ve altı) için kullanılması henüz kabul görmüş bir ödeme şekli değil. Ama otobüs, vapur gibi dolmuş, minibüs, fırın, lostra salonu, simitçi, kahveci, gazozcu, otopark, semt pazarları gibi yerlerde bu Akbil’lerle ödeme yapılsa, dönem sonlarında da (günlük mü olur, haftalık mı aylık mı bilemem) İETT şu anda halk otobüslerinin sahipleri ile nasıl hesaplaşıyorsa o esnafla da hesaplaşsa olmaz mı?
Hem İETT kazanır hem de vatandaş rahat eder. (Hatta “60 YTL yükle 65 YTL harca” gibi kampanyalar bile yapılabilir. Hem vatandaş kuruşunun değerini bilir hem de paralarımız o kadar çabuk eskimez)
“İyi de ya Akbil kaybolursa?” diye huysuzlananlara (bu yazıya da amma huysuzlanan çıktı) elektronik güvenlik önlemlerinden bahsetmek mümkün ama onun yerine “en fazla cüzdandan para kaybolursa ne olursa o olur” demek daha hoşuma gider.
Çok mu uçuk bir düşünce?Bu düşünceye “uçuk” diyorsanız, diğer fikirlerimi duymanız lazım.Yıllar önce zihnimde kurduğum Parlak Fikir Üretim Merkezi (ParFÜM) şirketine misafir olmanız gerekir.
Böyle “niye gerçek hayatta karşılaşamıyorum ki, halbuki gerçekleştirmesi gayet de basit? Bak mesela bir de şunu yapan deli para kazanır” dediğiniz fikirleri enustun@btdunyasi.net adresinden paylaşın…Benim fikirlerim sizinkilerle yarışsın, iyi olan kazansın sonra kendimize parababaları (yabancılar “White Angel” diyor daha hoş duruyor) bulalım hem biz yararlanalım hem de vatandaş.
İşte bir Akbil’den, dörtbaşı olmasa da en az 2 tarafı mamur bir “business case” çıkartma ve para kazanılacak hale getirme sanatı. (Artık gerisi özel yazışmalarda)
Bu sayılık da bu kadar olsun.
En güzel günler, en güzel geceler sizlerin olsun.
0 Comments:
Post a Comment
<< Home