Kumdan Uygarlık

Bu Yazıların Orijinalleri BT Dünyası e-dergisinde yayınlanmaktadır. www.btdunyasi.net

20.1.06

Microsoft Şaşırma....Sabrımızı Taşırma !!!!

Lafı hiç dolandırmadan, yan yollara sapmadan “ama” ile başlayan muhalefet şerhleri koymadan, en sonda söyleyebileceğim şeyi en başta söyleyeyim : Ben Microsoft’çuyum.

Seçtiğim, kullandığım, önerdiğim Microsoft’un işletim sistemleri ve uygulamaları. Microsoft’un bilişim dünyasında başarı kavramının ete kemiğe bürünmüş abidesi olduğunu düşünür, ürünlerinin dünyayı daha güzel, daha yaşanılır hale getirdiğini, onun sayesinde zeka ve akılın dünya tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar prim yaptığını söylerim.

Meslekî yaşamı boyunca MS Access’ten epeyce ekmek yemiş, MS Excel, Word, Powerpoint bilgileri ile haddinden fazla karizma yapmış biri için bu düşünceler pek de haksız sayılmamalı.

Peki o zaman yukarıdaki sloganın “esbab-ı mucibesi” (günümüz Türkçesi ile “gerekçesi”) nedir? O sloganı ben atmıyorum. Kendileri birşey üretmedikleri veya ürettikleri Microsoft’un ürünleri ile yarışamadığı halde Microsoft’un kendi platformları için de birşeyler üretmesini isteyen “bedavacı”, “otlakçı”, “anaforcu”, “indiragandici”lerden geliyor o sesler.

Microsoft, Mac kullanıcılarına yönelik olarak, daha önce belirttiği gibi, Mac için Internet Explorer desteğini kesti. MS Office ürünleri için 5 sene daha destek verme konusunda Apple ile anlaştı. MSN Messenger güncellemelerine devam edecek, Mac için Media Player güncellemelerini durdurmayı planlıyor.

Umarım 5 senelik destek de iyi bir para karşılığında olmuştur.

Bill Gates ve ekibi Apple’ın “Desteğine ihtiyacımız var. Mac kullanıcılarımızın içine düşeceği zorluğu düşünmüyor musun? Sende hiç insaf yok mu?” gibi gerekçelerine teslim olmamıştır.

Anlamadığım (daha doğrusu anlamak istemediğim) şu : Neden Apple “Verdiğin desteği kesersen kes, kapı gibi OpenOffice uygulaması benzeri uygulamalar var. Ben de kullanıcılarıma onu kullandırırım” demiyor?

Microsoft Mac kullanıcılarına “ Benim Internet Explorer’ımı kullanacağınıza daha güncel teknoloji olan Apple’ın Safari’sini kullansanıza” diye akıl verirken, Apple kendi kullanıcıları için “tamam yahu, ben de MS Office’den çok daha iyi bir paket yazarım. Hem de daha ucuz, daha kullanıcı dostu, daha az yer kaplayan, daha işlevsel, daha güvenli olur” demiyor da kullanıcılarını Microsoft’un desteğine mahkum ediyor?

Web sitelerinin testlerini yapan SciVisum’un son yaptığı testlere göre 10 siteden en az biri MS-IE olmayan bir “browser” (örneğin FireFox) kullanıldığında tam olarak yüklenemiyor. Sitelerin ezici çoğunluğu hala “kullanıcı bu sayfaya Internet Explorer ile bakacak” diye yazılıyor.

Alternatif “browser”lar IE için düşünülmüş sayfaları açmadaki sorunları çözme konusunda adımlar atarken Safari bu konuda biraz geri kalmış gibi.

(“Atıyorsun kafadan, yok böyle şeyler” diyenlere örnek olarak şu adresi veririm http://www.technewsworld.com/story/W5I1ZM9rc0jsNZ/Microsoft-Drops-Support-for-Mac-IE.xhtml “bu dergi/site tarafsız değil” diyenlere söyleyecek birşeyim yok.)

Bütün bunları niye anlatıyorum?

Aslında konu daha geniş ama Microsoft ve ona yapılan haklı-haksız yakıştırmalar/sataşmalar/eleştiriler/alınmaya çalışılan-alınan mahkeme kararları konularında düşündüklerimi yansıtmak adına bu konu ideal gözüküyor.

İnsanlık tarihi boyunca iki tip insan oldu, üreticiler ve üretilmiş şeylerden pay kapmaya çalışan bedavacı otlakçılar.Birşeyler üretmeye çalışanlar, omuzlarında hem üretimin hem de bu bedavacıların yükünü taşımak zorunda kaldı.

Bu zorluğa rağmen büyümeyi başaranlara ise “sen fazla büyüdün, rakiplerin geri kaldı. Onun için sen biraz küçül bakalım. Ya şirketini ikiye, üçe böl daha az kârlı hale gel, ya da ürettiğinin bir kısmını rakiplerine ver, sırlarını paylaş, rakiplerinin bulamadığı kodlarını halka açık hale getir ki, herkes yararlanabilsin” dediler.

Bir mala sahip olmak için “haketmek” fiilinin yerine “gereksinimi olmak” fiilini koydular. “Kâr” kavramını bütün kötülüklerin anası olarak gördüler.

Şeytanın, kâr etmek, üstelik başkası için de değil kendisi için kâr etmek isteyen insanda toplandığını, esas olanın, doğru olanın, güzel olanın kâr amacı gütmemek, kendi yararına değil başkası yararına çalışmak olduğunu söylediler.

Bir işin doğru veya yanlış olduğunun kıstası olarak da “kendisi için mi istiyor, başkası için mi? Karşılığında bir çıkarı var mı yok mu? Bu işin sonunda kâr edecek mi, etmeyecek mi?” sorularını koydular.

Ekmeğini kendin için çalıyorsan suç, ama annen-baban veya çocuğun için çalıyorsan affedilebiliyordu.Ürettiğini karşılıksız veriyorsan iyi, karşılığında para istiyorsan ayıptı.“Ama bu adil değil” diyenlere, “sen adaleti ne bilirsin ki, gözünü para ve kâr hırsı bürümüş pis kapitalist” dediler.

Halbuki adalet kavramını en iyi tanımlayanlar da, ilişkilerin her aşamasında ve her alanında “ticari alışverişlerde “bedava” diye birşeyin olmadığını, alışverişte aslolanın iki tarafın da rızası olduğunu, kimsenin kimse için fedakarlık yapmak zorunda kalmadan fikir/bilgi/belge üretilmiş her türlü nesnenin eşit şartlar altında değiş tokuşunun en adil olan” olduğunu söyleyenler de gene o pis(!) kapitalistlerdi.

Microsoft’un ürünlerini çıktığı yıldan itibaren hem kullanıp hem de pahalılığından, daha çok disk yeri gerektirmesinden, güvenlik açıklarından, yeni versiyonlara mahkum etmesinden şikayet edenler hiç Microsoft’un bu ürünleri zorla satmadığını, alternatif ürünleri yaratıp sunmada diğer şirketlerin serbest olduğunu hatta bu şirketler ne kadar çoğalırsa Microsoft’un bundan yarar sağlayacağını dolayısı ile rakip şirket ve alternatif sistem olmasının Microsoft’un tam da istediği bir ortam olduğunu gör(e)mediler.

Her eve bir bilgisayar” vizyonu ile yola çıkan Microsoft’a “o zaman ikinci bilgisayar da bizden” demek yerine mahkemelere “Microsoft’u bölün, parçalayın. Bu kadar kâr etmesine izin vermeyin. Biz onun kadar büyüyemedik, şimdi diğer insanlar bizim ürünlerimizi kullanmakta mırın-kırın ediyor. Bu hali ile rekabet edemiyoruz. Kodlarını bize açsın çünkü biz aynısını yazamadık.Kendi ürünlerini bizim sistemlerde de çalışır hale getirsin” diye başvurularda bulundular.

Ama ne oldu, gün gelip Microsoft “yeter artık, ben zamanımı ve enerjimi kendi ürünlerimi kendi sistemimde geliştirmek ve mükemmelleştirmek için harcamak istiyorum. Sizin için yazdıklarımdan değil, kendim için yazdıklarımdan para kazanmak/ kâr etmek istiyorum. Siz kendi sistemlerinizde kendi ürünlerinizi geliştirin. Sizinkiler daha iyi ise, insanlar benim ürünüm yerine sizinkini kullanır” deyince itirazlar gene rakiplerden geldi :

Hayır, bizim için üretmeye devam edeceksin

Bütün olan biten Ayn Rand’ın Atlas Shrugged romanında çeliğe alternatif bir metal bulan Hank Rearden’ın başına gelenlerle birebir aynı.

Orada uzun mücadelelerden sonra Rearden Metal kazanmıştı, burada da umarım kazanan Microsoft olur.

O kazanamazsa tek umudum kazananın ondan daha iyi bir ürün olması. Yeter ki arkadan gelip de “biz onun kadar ileri gidemedik, onu da bizim yanımıza geri getirin” diyenler kazanmasın.

Bu sayılık da bu kadar olsun...

En güzel günler, en güzel geceler sizlerin olsun

0 Comments:

Post a Comment

<< Home