Time Yılın İnsanını seçti: Web 2.0 ile donatılmış olarak Siz
Tebrik ederiz. Amerikan Time dergisi "Siz"i yılın insanı olarak seçti.
Dergi, 2006 için yılın insanı olarak, internet kullanan ve internete katkıda bulunan "yeni dijital demokrasinin yurttaşları"nı onurlandırdı.
Siz de bu yazıyı internet ortamında okuduğunuza göre bu “siz” kapsamına siz de dahilsiniz.
Artık kartvizitlerimize ve özgeçmişlerimize “2006 yılında Time dergisi tarafından yılın insanı seçilmiştir” yazdırabiliriz.
Kimine göre Time işin kolayına kaçtı. Bir kişiyi seçse ötekiler alınacak bir de sayfalarca “niye o değil de bu” savunmasına geçmek zorunda kalacaktı.
Yılın insanı olarak Aziz Yıldırım’ı seçse Özhan Canaydın alınacak, Mehmet Ali Erbil’i seçse Cüneyt Arkın “ama dünyayı esas kurtaran bendim” diye bozulacak, beni seçse siz itiraz edecektiniz. Böylece kimseyi üzmeden herkesi memnun etti...diyenler var.
Ama Time dergisi yetkilileri bu seçimlerinin ne kadar bilincinde veya farkındalar da dergilerinde niye benim vurgulanmasını istediğim kadar vurgulamamışlar onu da ben anlayamadım ama olsun.
Hem Time’ı tebrik etmek hem de birinci geleneksel yılbaşı yazımı kotarmak için iyi bir fırsat oldu.
İnsanlık, bilgi birikimi ve paylaşımı konusunda tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük bir devrim yaşıyor.
2-3 gazetenin haftasonu ilavelerinin toplamındaki bilgi, miktar olarak, diyelim 1500'lü yıllarda ortalama bir insanın hayatı boyunca aldığı bilginin toplamına eşit hale geldi.
İnsan beyninin bu kadar bilgiyi almak/hazmetmek/yeniden kullanılır hale getirebilmek üzere gerekli evrimi gerçekleştirip gerçekleştirmediği bir yana, “Atlantis ve Mu uygarlıkları şu andakinden de ileri idi” türü Martin Mystere türü efsaneler de öteki yana, dünyanın her yerinde, her an bilgi üretiliyor ve daha da önemlisi paylaşılıyor.
Yazının başlığında “Web 2.0 ile donatılmış olarak Siz” dedim.
Web 2.0 olarak isimlendirilen bir kavram, bir yandan gündelik hayatımızı bir yandan da geleceğimizi şekillendiriyor.
Peki, nedir bu Web 2.0?
Çocuğuna bilgisayar alırken “aman tezgahtar abisi, çocuğumun bilgisiyarındaki Internet, Web 2.0 uyumlu değil mi?” diyerek gündemi takip ettiğini belirtmek isteyen babanın sorduğu gibi donanım/yazılım konusu mu?
Eğer öyle ise, bilgisayarlar üzerinde “Web 2.0 uyumludur” etiketi mi aramalı yoksa en iyisi Web 3.0’ı mı beklemeli?
Bana göre, Web 2.0, bireyin gerçek gücünü ortaya çıkartması için bilinen ve belgelendirilebilen tarihin en önemli kavramlarından biri. Yazının icadından sonra bilgi saklama ve paylaşma için kullanılan en yararlı kavram.
Geçenlerde bir arkadaşım www.howstuffworks.com un kuruluş öyküsünü anlattı.
Belki hatırlayanlar vardır, çocukluğumda birinci cildini tamamlayıp sonrasını bıraktığım, bu yüzden de Akü’nün nasıl çalıştığını okuduğum ama Civatanın nasıl sıkıldığını öğrenemediğim, “Nasıl Çalışır?” ansiklopedisi tarzında çok yararlı bir site. Neyin, nasıl çalıştığını merak ediyorsanız mükemmel bir başvuru kaynağı.
Sitenin kuruluş öyküsü şöyle : Bir zamanlar, bir şirkette aklı herşeye eren bir çalışan varmış. Diğer şirket çalışanları kullandıkları veya merak ettikleri, satın almayı düşündükleri aletlerle ilgili sorularını bu arkadaşa sorarlarmış. Arkadaş, gel zaman git zaman, herkese tek tek “o şöyle çalışır, bu böyle çalışır” diye anlatmak yerine, oturmuş bilgilerini yazıya dökmüş. Doküman, şirket içinde o kadar faydalanılır hale gelmiş ki şirket dışından bilgi taliplileri olmaya başlamış.
Durum böyle olunca, arkadaş da “ben bu bilgilerimi niye internette herkesin kullanımına açmıyorum ki?” demiş, deyiş o deyiş. O gün bugündür kendisini para, şan, şöhret sahibi yapan bir bilgi paylaşım sitesine sahip olmuş.
Web 2.0, internetin artık sadece bilgiye erişmek değil, kullanıcı için bilgi eklemek, kendi bilgisini paylaşmak ve gidişatı şekillendirmek adına gerekli yolun açılmasını sağlayacak bir kavram olarak ortaya çıkıyor.
Kullanıcı, artık uygulamanın sadece kullanıcısı değil aynı zamanda ortağı. Ya “etiket”liyor, ya “blog”luyor, ya “podcasting” yapıyor, ya “link” veriyor öyle veya böyle içeriği artık kendi belirliyor, yaratıyor, geliştiriyor, yayıyor.
Artık internet kullanıcısı, bilginin sadece tüketicisi değil yaratıcısı da olabiliyor. Ağın kendisi, bilgi parçalarına bölünüyor, hizmetler diğer siteler tarafından da kullanılabilir hale geliyor. (Örneğin hava durumu tahminlerini kendi yarattığınız sitenizde de gösterebiliyorsunuz)
Telefonu Graham Bell’in, elektriği Edison’un icat ettiğini, yerçekimi kanununu Newton’un, Amerika kıtasını Colomb’un keşfettiğini biliyoruz ama “barutu Çinliler, tekerleği Sümer’liler buldu” diyoruz.
Siz zannediyor musunuz ki bütün Çinliler bir (ve aynı) anda barut icat etmeye karar verdi?
Veya bütün Sümer’liler bir sabah ellerinde kendi icat ettikleri tekerlekle sevinç içinde evlerinden çıktılar ve ne görseler beğenirsiniz, bütün komşular birbirlerinden habersiz olarak aynı anda aynı şeyi icat etmiş.
Tabii ki değil...Orada da bireyin gücü, bütün diğer icatlarda, keşiflerde olduğu gibi itici/çekici rolü oynadı. Adlarını hatırlayanlar artık kalmadı, o başka.
Diyeceğim şu: Bilgi paylaşımının bu kadar kısıtlı hatta imkansız olduğu dönemlerde şimdiye kadar keşfedilmiş ve icat edilmiş şeyleri başarmış ve bizim kullanımımıza sunmuş olan insanoğlu/kızı, Web 2.0 ile istenilen bilgiye parmaklarının ucunda ulaşabilirse neler yapabilir hayal etmek bile olanaksız.
Ya Leonardo Da Vinci’nin yıllarca aklını kurcalayan ve bir türlü çözemediği bir düzenek (diyelim, doğrusal hareketi dairesel harekete dönüştürecek bir düzenek), çok alakasız bir şekilde Bolivya’da bir köyde (diyelim, kuyudan su çekmek için) kullanılıyor idiyse? Yazık değil mi Usta’nın uykusuz geçen gecelerine? Belki boş kalan vaktinde oturur, dönergeci icat ederdi bundan 500 yıl önce.
Veya Mimar Sinan’ın Selimiye’nin yapımında kendi keşfettiği bilgilere 10 sene önce bir internet sitesinde kavuştuğunu düşünün. Geri kalan 10 sene, Sinan’ın eserlerinde nasıl bir ihtişama ön-ayak olurdu?
“Güzel. Olaya hiç öyle bakmamıştım. Web 2.0 hakikaten de yazının icadından sonra en büyük icatmış” diye ikna ettiğim okuyucularım “e o zaman Web 3.0 diye birşey var mı? Bekliyor musun? Bekliyorsan, ne bekliyorsun? Öyle bir şey yoksa niye yukarıda lafını ettin ki?” diye sorarlar umudu ile son bir cümle:
Web 3.0, olacaksa, Web 2.0’ın artık teknolojinin daha erişilebilir olduğu, ağa her zaman/her yerden bağlı kalınabilen ortamların başarıldığı, buna uygun araçların kullanıldığı, kişisel bilginin ağ üzerinde artacağından hareketle, mahremiyete daha fazla gereksinim duyulduğu ve önem verildiği bir şekli olarak karşımıza çıkacak diye düşünüyorum.
Bu senelik de bu kadar olsun.
En güzel yıllar, sizlerin olsun.
Dergi, 2006 için yılın insanı olarak, internet kullanan ve internete katkıda bulunan "yeni dijital demokrasinin yurttaşları"nı onurlandırdı.
Siz de bu yazıyı internet ortamında okuduğunuza göre bu “siz” kapsamına siz de dahilsiniz.
Artık kartvizitlerimize ve özgeçmişlerimize “2006 yılında Time dergisi tarafından yılın insanı seçilmiştir” yazdırabiliriz.
Kimine göre Time işin kolayına kaçtı. Bir kişiyi seçse ötekiler alınacak bir de sayfalarca “niye o değil de bu” savunmasına geçmek zorunda kalacaktı.
Yılın insanı olarak Aziz Yıldırım’ı seçse Özhan Canaydın alınacak, Mehmet Ali Erbil’i seçse Cüneyt Arkın “ama dünyayı esas kurtaran bendim” diye bozulacak, beni seçse siz itiraz edecektiniz. Böylece kimseyi üzmeden herkesi memnun etti...diyenler var.
Ama Time dergisi yetkilileri bu seçimlerinin ne kadar bilincinde veya farkındalar da dergilerinde niye benim vurgulanmasını istediğim kadar vurgulamamışlar onu da ben anlayamadım ama olsun.
Hem Time’ı tebrik etmek hem de birinci geleneksel yılbaşı yazımı kotarmak için iyi bir fırsat oldu.
İnsanlık, bilgi birikimi ve paylaşımı konusunda tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük bir devrim yaşıyor.
2-3 gazetenin haftasonu ilavelerinin toplamındaki bilgi, miktar olarak, diyelim 1500'lü yıllarda ortalama bir insanın hayatı boyunca aldığı bilginin toplamına eşit hale geldi.
İnsan beyninin bu kadar bilgiyi almak/hazmetmek/yeniden kullanılır hale getirebilmek üzere gerekli evrimi gerçekleştirip gerçekleştirmediği bir yana, “Atlantis ve Mu uygarlıkları şu andakinden de ileri idi” türü Martin Mystere türü efsaneler de öteki yana, dünyanın her yerinde, her an bilgi üretiliyor ve daha da önemlisi paylaşılıyor.
Yazının başlığında “Web 2.0 ile donatılmış olarak Siz” dedim.
Web 2.0 olarak isimlendirilen bir kavram, bir yandan gündelik hayatımızı bir yandan da geleceğimizi şekillendiriyor.
Peki, nedir bu Web 2.0?
Çocuğuna bilgisayar alırken “aman tezgahtar abisi, çocuğumun bilgisiyarındaki Internet, Web 2.0 uyumlu değil mi?” diyerek gündemi takip ettiğini belirtmek isteyen babanın sorduğu gibi donanım/yazılım konusu mu?
Eğer öyle ise, bilgisayarlar üzerinde “Web 2.0 uyumludur” etiketi mi aramalı yoksa en iyisi Web 3.0’ı mı beklemeli?
Bana göre, Web 2.0, bireyin gerçek gücünü ortaya çıkartması için bilinen ve belgelendirilebilen tarihin en önemli kavramlarından biri. Yazının icadından sonra bilgi saklama ve paylaşma için kullanılan en yararlı kavram.
Geçenlerde bir arkadaşım www.howstuffworks.com un kuruluş öyküsünü anlattı.
Belki hatırlayanlar vardır, çocukluğumda birinci cildini tamamlayıp sonrasını bıraktığım, bu yüzden de Akü’nün nasıl çalıştığını okuduğum ama Civatanın nasıl sıkıldığını öğrenemediğim, “Nasıl Çalışır?” ansiklopedisi tarzında çok yararlı bir site. Neyin, nasıl çalıştığını merak ediyorsanız mükemmel bir başvuru kaynağı.
Sitenin kuruluş öyküsü şöyle : Bir zamanlar, bir şirkette aklı herşeye eren bir çalışan varmış. Diğer şirket çalışanları kullandıkları veya merak ettikleri, satın almayı düşündükleri aletlerle ilgili sorularını bu arkadaşa sorarlarmış. Arkadaş, gel zaman git zaman, herkese tek tek “o şöyle çalışır, bu böyle çalışır” diye anlatmak yerine, oturmuş bilgilerini yazıya dökmüş. Doküman, şirket içinde o kadar faydalanılır hale gelmiş ki şirket dışından bilgi taliplileri olmaya başlamış.
Durum böyle olunca, arkadaş da “ben bu bilgilerimi niye internette herkesin kullanımına açmıyorum ki?” demiş, deyiş o deyiş. O gün bugündür kendisini para, şan, şöhret sahibi yapan bir bilgi paylaşım sitesine sahip olmuş.
Web 2.0, internetin artık sadece bilgiye erişmek değil, kullanıcı için bilgi eklemek, kendi bilgisini paylaşmak ve gidişatı şekillendirmek adına gerekli yolun açılmasını sağlayacak bir kavram olarak ortaya çıkıyor.
Kullanıcı, artık uygulamanın sadece kullanıcısı değil aynı zamanda ortağı. Ya “etiket”liyor, ya “blog”luyor, ya “podcasting” yapıyor, ya “link” veriyor öyle veya böyle içeriği artık kendi belirliyor, yaratıyor, geliştiriyor, yayıyor.
Artık internet kullanıcısı, bilginin sadece tüketicisi değil yaratıcısı da olabiliyor. Ağın kendisi, bilgi parçalarına bölünüyor, hizmetler diğer siteler tarafından da kullanılabilir hale geliyor. (Örneğin hava durumu tahminlerini kendi yarattığınız sitenizde de gösterebiliyorsunuz)
Telefonu Graham Bell’in, elektriği Edison’un icat ettiğini, yerçekimi kanununu Newton’un, Amerika kıtasını Colomb’un keşfettiğini biliyoruz ama “barutu Çinliler, tekerleği Sümer’liler buldu” diyoruz.
Siz zannediyor musunuz ki bütün Çinliler bir (ve aynı) anda barut icat etmeye karar verdi?
Veya bütün Sümer’liler bir sabah ellerinde kendi icat ettikleri tekerlekle sevinç içinde evlerinden çıktılar ve ne görseler beğenirsiniz, bütün komşular birbirlerinden habersiz olarak aynı anda aynı şeyi icat etmiş.
Tabii ki değil...Orada da bireyin gücü, bütün diğer icatlarda, keşiflerde olduğu gibi itici/çekici rolü oynadı. Adlarını hatırlayanlar artık kalmadı, o başka.
Diyeceğim şu: Bilgi paylaşımının bu kadar kısıtlı hatta imkansız olduğu dönemlerde şimdiye kadar keşfedilmiş ve icat edilmiş şeyleri başarmış ve bizim kullanımımıza sunmuş olan insanoğlu/kızı, Web 2.0 ile istenilen bilgiye parmaklarının ucunda ulaşabilirse neler yapabilir hayal etmek bile olanaksız.
Ya Leonardo Da Vinci’nin yıllarca aklını kurcalayan ve bir türlü çözemediği bir düzenek (diyelim, doğrusal hareketi dairesel harekete dönüştürecek bir düzenek), çok alakasız bir şekilde Bolivya’da bir köyde (diyelim, kuyudan su çekmek için) kullanılıyor idiyse? Yazık değil mi Usta’nın uykusuz geçen gecelerine? Belki boş kalan vaktinde oturur, dönergeci icat ederdi bundan 500 yıl önce.
Veya Mimar Sinan’ın Selimiye’nin yapımında kendi keşfettiği bilgilere 10 sene önce bir internet sitesinde kavuştuğunu düşünün. Geri kalan 10 sene, Sinan’ın eserlerinde nasıl bir ihtişama ön-ayak olurdu?
“Güzel. Olaya hiç öyle bakmamıştım. Web 2.0 hakikaten de yazının icadından sonra en büyük icatmış” diye ikna ettiğim okuyucularım “e o zaman Web 3.0 diye birşey var mı? Bekliyor musun? Bekliyorsan, ne bekliyorsun? Öyle bir şey yoksa niye yukarıda lafını ettin ki?” diye sorarlar umudu ile son bir cümle:
Web 3.0, olacaksa, Web 2.0’ın artık teknolojinin daha erişilebilir olduğu, ağa her zaman/her yerden bağlı kalınabilen ortamların başarıldığı, buna uygun araçların kullanıldığı, kişisel bilginin ağ üzerinde artacağından hareketle, mahremiyete daha fazla gereksinim duyulduğu ve önem verildiği bir şekli olarak karşımıza çıkacak diye düşünüyorum.
Bu senelik de bu kadar olsun.
En güzel yıllar, sizlerin olsun.
Labels: leonarda da vinci, web 2.0, web 3.0
0 Comments:
Post a Comment
<< Home